“Mavi toprak mı? Gördüm. Konuşan çiçekler?
Muhabbet ettim. Lav içen yaratıklar? Birlikte içtim. Bir yıldızdan öbür yıldıza
uçtum. Işık hızı mı? Siktir et o ibneyi. Farklı gezegenlerde farklı imparatorluklar
gördüm. Dini törenlere şahitlik ettim. Merkür’ün sıvı madenlerinde yüzdüm.
Büyük Okyanusun dibinden kum çıkardım. Dış uzaya gittim ama çabuk döndüm. Ay'a
giden rokete kene gibi yapışan bendim. Mars’ın kızıl kumlarına işeyen, Satürn’ün
kırsalında üşüyen hep bendim. Babil kulesinde taş taşıdım, firavunlara parmak
attım. Timur’un fillerini bile besledim. Dünya daha yeni yetmeyken üç yıl
Glahga gezegeninde yaşadım. Bir karış boyunda kılıksız mahlukların ayak
işlerini bile yaptım ben.”
İnsanların susup ona baktığını görünce,
masadan iki bardak daha alıp alçak sesle devam etti.
“Venüs’te sürtmek varken neden bugün
buradayım biliyor musun?”
Küçük çocuk masadaki boşları toplayan tuhaf
adama hayretle baktı. Adam şimdi bardakların hepsini parmaklarına takmış diğer elindeki
pis bezle masayı siliyordu.
Çocuk ürkerek sordu.
“Neden?”
Adam masayı silmeyi bırakıp derin bir nefes
aldı ve eğilip çocuğun kulağına fısıldadı.
“Dünya battığında oradaydım diyebilmek için.”
Bulut TAR
23.05.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder